1951 doğumlu olan katılanın, böbrek hastalığı sebebiyle hastanede yatmakta olan eşinin yanında refakatçi olarak bulunduğu sırada, diyaliz işlemi esnasında eşine kan verileceğini, bu nedenle eşinden kan örneği alınması gerektiğini öğrendiği ve kan alımı hususunda bilgi vermek üzere eşinin odasına döndüğü sırada, yanına gelen ve kendisini doktor olarak tanıtan sanığın, katılana “Ben size yardımcı olurum, kan örneklerini götürürüm.” dediği, katılanın, görevlilerle birlikte eşini diyalize götürüp tekrar hastane odasına döndüğünde ise sanığın, katılanı koltuğunun altında dosya tutar vaziyette karşıladığı ve katılana, eşini hemşire ile birlikte görüntüleme merkezine götüreceklerini söyleyerek poşet içerisinde serum verip “Bunu eşine takacağız, elinde tut soğumasın!” dediği, ayrıca üç adet kâğıt da vererek bunların onaylanması gerektiğini söylediği, sonrasında birlikte hastanedeki bankoların bulunduğu yere geldikleri, sanığın burada katılana “Vezneye 2400 TL yatırmamız gerekiyor, bu parayı hastaneye geldikten sonra geri alacaksınız.” dediği, katılanın yeterli parası olmadığını söylemesi üzerine de “750 TL’yi ver, üzerini ziynet eşyalarından tamamla, zaten eşin gelince bu parayı geri alacaksınız” dedikten sonra katılan, üzerinde taşıdığı 750 TL ile 2 adet bileziğini sanığa verdiği, parayı ve altınları alan sanığın “Sen git evrakları onaylat, ben burada seni bekliyorum.” deyip katılanı hastanenin farklı bir binasına göndererek kaçtığı olayda; katılanın eşine uygulanacak tedavinin niteliği ile bu tedavi için zorunlu idari işlemlerin kısa sürede tamamlanması gerektiğinden ortaya çıkan acil durum ve olay tarihinde 59 yaşında olan katılanın bu durumla tek başına ilgilenme zorunluluğu göz önünde bulundurulduğunda; katılanın “zor şart” altında olduğu ve eşinin hastalığı nedeniyle içine düştüğü çaresizlikten yararlanılmak suretiyle sanık tarafından aldatılarak aleyhine haksız menfaat sağlandığı anlaşıldığından, sanığın eyleminin TCK’nın 158/1-b maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.
Kategoriler