Yerel Mahkemece hükmün tefhim edildiği 29.06.2016 tarihli oturumda sanık M.’ye son sözü sorulduktan sonra, sırasıyla inceleme dışı H. müdafisinden ve sanık A.’dan son sözlerinin sorulup, sanık M.’ye yeniden son söz hakkı tanınmadan yargılama bitirilmek suretiyle hükmün tesis ve tefhim edilmesi suretiyle CMK’nın 216. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı davranılmış ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulunca bu dosyada Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bir Yargıtay dairesi kararına yönelik itiraz veya bir Yargıtay daire kararına karşı verilen direnme kararı incelemesi değil temyiz incelemesi yapılması, sanığın yararına olan hukuk kurallarına aykırılığın hükmün sanık aleyhine bozdurulması için Cumhuriyet savcısına hak vermeyeceğine ilişkin hükümler içeren CMUK’un 309. maddesi, her ne kadar inceleme konusu hüküm Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmemiş ise de anılan usul hükmünün kıyasen hükmün katılan veya diğer kimseler tarafından temyiz edildiği hâller bakımından da uygulanabilmesinin önünde hukuki bir engel olmaması, sanık M. ile kendisinden sonra son sözleri sorulan inceleme dışı sanık H. ve sanık A. arasında menfaat çatışmasının bulunmaması ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince sanığın beraatine karar verilmesi karşısında, lehine olan hususları ileri sürmesinin güvence altına alınması amacıyla kendisine sağlanan son sözün sorulmasının, dosyadaki delil durumu ve bir sonraki uyuşmazlık konusuna ilişkin Ceza Genel Kurulunca verilen karar gözetildiğinde, sanığın daha lehine bir durum doğurmadığı gibi beraat kararına herhangi bir etkisinin de bulunmadığı gözetilerek, kendisine son söz hakkı tanınmadan beraat kararı verilmesinin, sanık M. hakkındaki hükmün sırf bu nedenle bozulmasını gerektirmediği ve anılan hükmün esastan incelenebileceği kabul edilmelidir.
Kategoriler