Kategoriler
CEZA HUKUKU

HIRSIZLIK SUÇU

Hırsızlık MADDE 141. (1) Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir. (2) Ekonomik bir değer taşıyan her türlü enerji de, taşınır mal sayılır.  
GEREKÇE Madde metninde, hırsızlığın temel şekli tanımlanmış­tır. Buna göre, taşınır malın alınmasının suç oluşturabilmesi için, zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir. Rızanın geçerli olması için bulunması gere­ken koşulların varlığı hâlinde zilyedin rızası bir hukuka uygunluk nedeni teşkil edecek ve suç oluşmayacaktır. Hırsızlık suçunun oluşabilmesi için, failin kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla hareket etmesi yeterli olup, bunun fiilen te­mini şart değildir. Bu yarar, maddî veya manevî olabilir. Almak fiilinden maksat, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağ­durun zilyetliğine son verilmesi, mağdurun suç konusu eşya üzerinde zilyet­likten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesidir. Bu tasarruf olanağı ortadan kaldırılınca suç da tamamlanır. Maddenin ikinci fıkrasında, ekonomik bir değer taşıyan her türlü enerji, taşınır mal sayılmıştır. Buna göre, elektrik enerjisi, gazlar, tabiî veya sun’i buharlar da hırsızlık suçunun konusunu oluşturabilecektir.
Nitelikli hırsızlık
MADDE 142. (1) Hırsızlık suçunun; a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında, b) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, c) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında, d) Bir afet veya genel bir felâketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında, e) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında, f) Elektrik enerjisi hakkında, İşlenmesi hâlinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. (2) Suçun; a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak, b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle, c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak, d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle, e) Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle, f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı hâlde resmî sıfat takınarak, g) Barınak yerlerinde, sürüde veya açık yerlerde bulunan büyük veya küçük baş hayvan hakkında, İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır. (3) Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi hâlinde, ikinci fıkraya göre cezaya hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, onbeş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
 
GEREKÇE Maddede, hırsızlık suçunun nitelikli şekilleri tanım­lanmıştır. Bu nitelikli unsurlar, üç fıkra hâlinde tasnif edilmiştir. Birinci fıkranın (a) bendine göre; hırsızlık suçunun, kime ait olursa ol­sun, kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında işlenmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektir­mektedir. Eşyanın kurum ve kuruluş veya ibadet yerine ait bulunması veya bu­ralarda özel muhafaza altına alınmış olması koşulu aranmamış, görevlilerin veya ibadet edenlerin özel eşyası hakkında suçun işlenmesi hâlinde de bu nitelikli unsurun oluşacağı kabul edilmiştir. Fıkranın (b) bendinde, hırsızlık suçunun herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında işlenmesi, suçun diğer bir nitelikli şekli olarak tanımlanmıştır. Bina veya etrafı çevrili eklentilerinde yapılan hırsızlığın cezası artırı­lırken bu gibi yerlere giriş şekline önem verilmemiştir. Tarlada tarım araçla­rının korunması için yapılan kulübelerde işlenen hırsızlığın da madde hük­müne girmesi sağlanmıştır. Ancak bina tanımına girmeyen bir yerde, örne­ğin otomobilde bulunan eşya hakkında muhafaza altına alınma koşulu aran­mış; böylece kapıları kilitli olmayan veya camları kapatılmamış bir otomo­bildeki eşyanın çalınması hâlinde nitelikli hırsızlık kabul edilmemiştir. Fıkranın (c) bendi ile halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım araçla­rında ve bunların belli kalkış ve varış yerlerinde yani istasyonlarda bulunan eşya korunmaktadır. Bu gibi eşyanın yolcu veya araç personeline ait bulun­ması, keza yolcu veya personelin beraberinde bulunması gerekli değildir. Kargo ile nakledilen veya araçtan indirilen yahut yüklenmek üzere hazırla­nan eşya da bu kapsama alınmıştır. Eşyanın muhafaza altına alınmış olması koşulu aranmamıştır. Aracın türü önemli değilse de, umuma tahsis edilmiş olması zorunludur. Bir vasıtanın umuma tahsis edildiği, bir bedel karşılı­ğında herkes tarafından kullanılabilir olması ile değil, belirli bir yöne giden yolcuları ve eşyayı nakletmesiyle anlaşılır. Fıkranın (d) bendinde, hırsızlık suçunun bir afet veya genel bir felâ­ketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak belirlenmiştir. Deprem, sel, su baskını, yangın ve savaş gibi afet veya genel felâketin sebe­biyet verebileceği zararları önlemek, bu afet veya felaketlere maruz kalan insanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla hazırlanmış olan eşya, bu bent kapsamına giren hırsızlık suçunun konusunu oluşturmaktadır. Eşyanın bu­lunduğu yer önemli değildir; bunların bina içerisinde veya açıkta depolanmış olması mümkündür. Bunun gibi, eşyanın afet ve felâket bölgesine gittikten sonra ve henüz afetten zarar görenlere dağıtılmadan önce çalınması hâlinde de bent uygulanacaktır. Fıkranın (e) bendinde, âdet veya tahsis ve kullanım gereği açığa bıra­kılmış olan eşya hakkında hırsızlık suçunun işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak kabul edilmiştir. Tarlalarda bırakılan tarım araçları, inşaat yerine yı­ğılan malzeme, bu kapsama giren eşyaya örnek olarak gösterilebilir. Bunla­rın çalınmalarında kolaylık bulunması, bu nitelikli hâlin kabulünde etken olmuştur. Fıkranın (f) bendine göre, hırsızlık suçunun elektrik enerjisi hakkında işlenmesi, bir nitelikli hâli oluşturmaktadır. Suçun temadi hâlinde işlenmesi, bu nitelikli hâlin kabulünde etkili olmuştur. Maddenin ikinci fıkrasında, hırsızlık suçunun birinci fıkraya nazaran daha ağır cezayı gerektiren nitelikli şekilleri düzenlenmiştir. İkinci fıkranın (a) bendine göre, hırsızlık suçunun kişinin malını koru­yamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanılarak işlenmesi, suçun temel şekline nazaran daha ağır ceza ile cezalandırılmasını gerektir­mektedir. Mağdurun trafik kazası geçirmiş olması, aklî veya bedensel bir hastalık veya sakatlıkla malul olması, malını koruyamayacak durumda ol­masının örneklerini oluşturmaktadır. Hatta, bir yakınının ölüm haberini al­mış olmaktan doğan büyük bir üzüntünün neden olduğu bir panik hâlinin de aynı durumu doğurmuş bulunması olanaklıdır. Kişinin örneğin geçirmiş bulunduğu kaza sonucunda ölmüş olmasın­dan yararlanılarak üzerindeki veya yanındaki eşya hakkında hırsızlık suçu­nun işlenmiş olması da bu bent kapsamında mütalâa edilmiştir. Bu bent hükmünün uygulanabilmesi için, kişinin malını koruyamaya­cak duruma fail tarafından getirilmemiş olması gerekir. Aksi takdirde, du­ruma göre, yağma suçunun veya bir başka suçu işlemek amacıyla kasten öldürme suçunun oluştuğunu kabul etmek gerekir. Fıkranın (b) bendinde, hırsızlığın elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel bir beceriyle işlenmesi hâli öngörülmüştür. Yan­kesicilik veya kişisel çeviklik ile işlenen hırsızlık hâlleri bendin kapsamına girdiği gibi, bir hayvanı alıştırmak suretiyle ve ondan yararlanılarak işlenen fiiller hakkında da bendin uygulanması sağlanmıştır. Bunun gibi, yoldan giden bir kimsenin çantasını kapıp kaçmak suretiyle işlenen hırsızlık da bu bent kapsamında mütalâa edilmiştir. Ancak, bu son hâlde, direncini kırma amacıyla kişiye karşı cebir kullanılmamalıdır. Aksi takdirde, yağma suçu oluşur. Fıkranın (c) bendinde hırsızlık suçunun doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak işlenmesi, bir nitelikli unsur olarak belirlenmiştir. Kişinin içinde bulunduğu bazı du­rumlar, eşyası üzerindeki koruma ve gözetimini zayıflatabilir ve hatta orta­dan kaldırabilir. Bu durumdan yararlanarak hırsızlık suçu kolaylıkla işlene­bilir. Fıkranın (d) bendinde, hırsızlık suçunun haksız yere elde bulunduru­lan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak suretiyle işlenmesi, bir nitelikli hâl olarak kabul edilmiştir. Bu nitelikli hâl için önemli olan, hırsızlık suçunun kilit açmak suretiyle işlenmesidir. Kilit, haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle açılmış olabilir. Anahtar, hırsızlık veya yağma suretiyle de elde edilmiş olabilir. Bu durumda iki suçun oluştuğunu kabul etmek gerekir. Kilidin, hırsızlığı işlemek veya çalınmış malı başka yere nakletmek amacı ile açılmış olması gerekir. Kilidin muhkem olması şart değildir. Anahtar veya diğer aletlerin, vasıtasız olarak açılması mümkün olmayan bir kilidi açmak için kullanılması lazımdır. Kilidi kırmadan açmaya yarayan her türlü araç, alet sayılır. Sahibinin kilidin üze­rinde unuttuğu anahtar çevrilerek kilidin açılması suretiyle hırsızlığın işlen­mesi ve çalınacak şeyin herhangi bir aletle yerinden sökülmesi hâllerinde bu bent uygulanmayacaktır. Fıkranın (e) bendine göre; hırsızlık suçunun bilişim sistemlerinin kul­lanılması suretiyle işlenmesi, daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir nitelikli unsur oluşturmaktadır. Fıkranın (f) bendinde bir nitelikli hâl olarak hırsızlık suçunun tanın­mamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı hâlde resmî sıfat takınarak işlenmesi öngörülmüştür. Kişi, kendisini tanınmayacak hâle getirmekle, ya­kalanmasını önlemek ve böylece cezasız kalmasını sağlamak amacı güt­mektedir. Keza, kişinin kamu görevlisi sıfatını takınması suretiyle hırsızlık suçu işlemesi hâlinde, bu sıfatın verdiği kolaylıktan yararlanması söz ko­nusudur. Fıkranın (g) bendine göre; hırsızlık suçunun barınak yerlerinde, sü­rüde veya açık yerlerde bulunan büyük veya küçükbaş hayvan hakkında işlenmesi, daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir nitelikli unsur oluşturmaktadır. Maddenin üçüncü fıkrasında, hırsızlık suçunun sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi, suçun temel şekline göre daha ağır cezayı gerektiren hâl olarak tanımlanmıştır. Ancak, hırsızlık suçunun bu nitelikli şeklinin bir ör­gütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, hapis cezasının yanı sıra adlî para cezası öngörülmüştür. Çünkü, bu durumda hırsızlık suçunun işlenmesi suretiyle uğranılan zararın veya elde edilen yararın miktarını tam olarak belirlemek her zaman mümkün olamamaktadır.
Suçun gece vakti işlenmesi
MADDE 143. (1) Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte birine kadar artırılır.
GEREKÇE Madde metninde, hırsızlık suçunun gece vakti işlen­mesi durumunda cezanın artırılması öngörülmüştür.
Daha az cezayı gerektiren hâller MADDE 144. (1) Hırsızlık suçunun; a) Paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde, b) Bir hukukî ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla, İşlenmesi hâlinde, şikâyet üzerine, fail hakkında iki aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.  
GEREKÇE Madde metninde, hırsızlık suçunun temel şekline göre daha az cezayı gerektiren hâlleri tanımlanmıştır. (a) bendinde müşterek veya iştirak hâlinde mülkiyete konu olan bir malın çalınması durumu düzenlenmiştir. Suçun bu şeklinin oluşması için failin malın hukukî durumunu bilmesi gerekir. Keza, (b) bendinde, hırsızlık suçunun bir hukukî ilişkiye dayanan ala­cağın tahsili amacıyla işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha az cezayı gerektiren bir hâl olarak kabul edilmiştir. Bu iki hâlde de soruşturma ve kovuşturmanın yapılması, mağdurun şi­kâyetine tabi tutulmuştur.
Malın değerinin az olması MADDE 145. (25.5.2005 gün 5357 Sayılı Kanunla Değişik) (1) Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir. (MADDENİN ESKİ HALİ-1- Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.)  
GEREKÇE Madde metninde, hırsızlık suçunun konusunu oluştu­ran malın değerinin azlığı nedeniyle cezada indirim yapılması veya ceza vermekten sarfınazar edilmesi konusunda hâkime takdir yetkisi tanınmıştır.
Kullanma hırsızlığı MADDE 146. (1) Hırsızlık suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi hâlinde, şikâyet üzerine, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. Ancak malın suç işlemek için kullanılmış olması hâlinde bu hüküm uygulanmaz.
GEREKÇE Madde metninde, kullanma hırsızlığı tanımlanmıştır. Bu hırsızlık şeklinin oluşması için kişi sahibinin rızası olmaksızın malı alır­ken, bunu belli bir süre kullandıktan sonra iade etmek amacıyla hareket et­mesi gerekir. Kullanma hırsızlığında, kullanmanın her hâlde kısa sayılacak bir süre devam etmesi temel koşuldur. Malın suç işlemek için kullanılmış olması hâlinde, bu madde hükmü uygulanamaz, yani hırsızlık suçundan dolayı verilecek cezada indirim yapı­lamaz.
Zorunluluk hâli MADDE 147. (1) Hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için işlenmesi hâlinde, olayın özelliğine göre, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.
GEREKÇE Madde metninde, hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ih­tiyacı karşılamak için işlenmesi hâlinde, zaruret hâlinin varlığı kabul edil­mektedir. Ağır ve acil ihtiyaç, örneğin hasta olan çocuk için ilâç çalınması, açlık nedeni ile gıda maddesi çalınması gibi hâlleri kapsar. Ancak, bu du­rumda hâkime olayın mahiyetine göre, verilecek cezada indirim yapma veya ceza vermekten sarfınazar etme konusunda takdir yetkisi tanınmıştır.
Şahsî cezasızlık sebebi veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebep
MADDE 167. (1) Yağma ve nitelikli yağma hariç, bu bölümde yer alan suçların; a) Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, b) Üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlâtlığın, c) Aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin, Zararına olarak işlenmesi hâlinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz. (2) Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi hâlinde; ilgili akraba hakkında şikâyet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.
 
GEREKÇE İzlenen suç politikası nedeniyle, aralarında belli akra­balık ilişkisi bulunan kişilerin birbirlerinin malvarlığına karşı işlemiş bulun­dukları suçlardan dolayı cezalandırılmamaları kabul edilmiştir. Ancak, yağma ve nitelikli yağma suçları açısından bu şahsî cezasızlık sebebinden yararlanma kabul edilmemiştir. Şahsî cezasızlık sebebinin söz konusu ol­duğu durumlarda, ilgili kişinin sadece cezaî sorumluluğuna gidilemez. İşle­nen fiil, suç oluşturma özelliğini devam ettirmektedir. Maddenin ikinci fıkrasında ise, malvarlığına karşı işlenen ve birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı cezada indirim yapılmasını gerekti­ren şahsî nedenler gösterilmiştir.
 
Etkin pişmanlık MADDE 168. (25.5.2005 gün 5357 Sayılı Kanunla Değişik) 1) Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflâs, taksirli iflâs ve karşılıksız yararlanma suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir. (2) Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir. (3) Yağma suçundan dolayı etkin pişmanlık gösteren kişiye verilecek cezanın, birinci fıkraya giren hallerde yarısına, ikinci fıkraya giren hallerde üçte birine kadarı indirilir. (4) Kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır.  
GEREKÇE Suç tamamlandıktan sonra kişi pişmanlık gösterebilir. Bu durumda, işlenmiş ve tamamlanmış olan suç işlenmemiş hâle artık dön­dürülemez. Ancak, suç tamamlandıktan sonra, pişmanlık duyarak, gerçek­leştirilen haksızlığın neticeleri mümkün olduğunca ortadan kaldırılabilir. Bu düşüncelerle, etkin pişmanlık; hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık ve karşılıksız yararlanma suçlarında cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebep olarak kabul edilmiştir. Ancak, bunun için bazı koşulların gerçekleşmesi gerekir. Önce, failin veya suça iştirak eden kişinin bizzat kendisinin pişmanlık göstererek iade veya tazmini gerçekleştirmesi gerekir. Suçun işlenmesiyle kişilerin görmüş bulundukları zararın aynen iade veya mümkün olduğu kadar azaltılmak suretiyle tazmin edilmesi gerekir. Etkin pişmanlığın cezada indirim yapılması sebebi olarak kabul edilebilmesi için, zararın tamamen veya mümkün olduğu kadar aza indirilerek gerçekleştirilmesi gerekir. Kısmen geri verme veya tazminde, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, mağdurun aynen iadeye veya tazmine rıza göstermesi gerekir. Etkin pişmanlığın kovuşturma başlamadan önce, yani işlenen suçtan dolayı kamu davası açılmadan önce gösterilmesi gerekir. Etkin pişmanlık durumunda hâkim maddede belirlenen oranda cezada indirim yapabilir. Bu konuda, hâkime etkin pişmanlığın samimiyetine ve zararın tazmin edilen miktarına göre, takdir yetkisi tanınmıştır. Bu hükümle, işlenen suçun yağma olması hâlinde de, cezada belli oranda indirim yapıl­ması yolu açılmıştır.
 
Tüzel kişiler hakkında güvenlik tedbiri uygulanması
MADDE 169. (1) Hırsızlık, güveni kötüye kullanma ve dolandırıcılık suçlarının işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağlanan tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
GEREKÇE Madde metninde, hırsızlık, güveni kötüye kullanma ve dolandırıcılık suçlarının işlenmesi suretiyle yararına haksız menfaat sağ­lanan tüzel kişiler hakkında da bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacağı düzenlenmiştir.

5237 sayılı TCK madde 141/1’e göre “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.”Bu suçla korunan hukuki değer malvarlığı haklarıdır.

Bu suçun faili herkes olabilir. Ancak sadece gerçek kişiler suçun mağduru olabilirken tüzel kişiler ancak suçtan zarar gören olabilir. Malın fiziki yapısının olması gerektiği için hak ve hizmetler bu suçun konusu olamaz. Ancak hak ve hizmetlere karşı ihlaller başka suçların oluşumuna sebebiyet verebilir. Örneğin şifreli kanallar gibi hizmetlerden faydalanmak TCK’nın 163/2 fıkrası gereği karşılıksız yararlanma suçunu oluşturabilecektir. Başkasına ait olan hayvanlar da suçun konusunu oluşturabilecek taşınır mallardır.

Sahipsiz mallar hırsızlık suçunun konusunu oluşturmazlar. Failin malı bulunduğu yerden almaya yönelik hareketiyle icra hareketleri başlar. Suçun tamamlanması, taşınır malın failin egemenlik alanına sokulmasıyla gerçekleşir.

Hırsızlık suçu kasten işlenebilir bir suç olup taksirle işlenemez. Yarar sağlama amacı geçici veya sürekli olabilir. Failin taşınır alıp kullandıktan sonra aynı şekilde iade etmesi durumunda kullanma hırsızlığı (m.146) gündeme gelir. Hırsızlık suçunun yarar sağlamak maksadıyla işlenmesi gerekir. Zarar vermek amacıyla bir taşınır malın alınması halinde yararlanma maksadı olmadığı için hırsızlık suçu değil mala zarar verme suçu oluşabilir.

Kanun koyucu hırsızlık suçu için özel bir zorunluluk hali düzenlemesine gitmiştir. TCK’nın 147’nci maddesi uyarınca “Hırsızlık suçunun ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak için işlenmesi halinde, olayın özelliğine göre, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir”. Genel hükümler kapsamında zorunluluk halinde faile ceza verilmezken, hırsızlık suçunda zorunluluk halinde faile ceza verilmeyebileceği gibi cezasında indirim de yapılabilir.

TCK’nın 163’üncü maddesi uyarınca hırsızlık suçu “tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir”. İkinci fıkraya göre ise “Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir”. Aynı maddenin 4’üncü fıkrasına göre, “kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır”.

Etkin pişmanlık suçun tamamlanmasından sonra gündeme gelecektir. Failin suç tamamlanmadan veya netice gerçekleşmeden önce failin suçu işlemekten vazgeçmesi halinde gönüllü vazgeçme hükümleri uygulanabilecektir.

5237 sayılı TCK’nın 142/4 fıkrası gereğince “Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz”. Böylece fail sadece nitelikli hırsızlıktan değil aynı zamanda konut dokunulmazlığını ihlalden de cezalandırılacaktır.

5237 sayılı TCK’nın 167’inci maddesine göre; hırsızlık suçunun “Haklarında ayrılık kararı verilmemiş eşlerden birinin, üstsoy veya altsoyunun veya bu derecede kayın hısımlarından birinin veya evlat edinen veya evlatlığın, aynı konutta beraber yaşayan kardeşlerden birinin zararına olarak işlenmesi halinde, ilgili akraba hakkında cezaya hükmolunmaz”.

Aynı maddenin 2’nci fıkrası uyarınca ise; “Bu suçların, haklarında ayrılık kararı verilmiş olan eşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamayan kardeşlerden birinin, aynı konutta beraber yaşamakta olan amca, dayı, hala, teyze, yeğen veya ikinci derecede kayın hısımlarının zararına olarak işlenmesi halinde; ilgili akraba hakkında şikayet üzerine verilecek ceza, yarısı oranında indirilir.”

 “Madde 142- (1) Hırsızlık suçunun;

a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında,

b) (Mülga: 18/6/2014-6545/62 md.)

  • Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında,

  • Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında,

  • Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında,

f) (Mülga: 2/7/2012-6352/82 md.)

İşlenmesi hâlinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”

 “Suçun;

  1. Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak,

  • Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle,

  • Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak,

  • Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle,

  • Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle,

  • Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak,

  • (…) büyük veya küçük baş hayvan hakkında,

  • (Ek: 18/6/2014-6545/62 md.) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, İşlenmesi halinde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.”

142’nci maddenin 3’üncü fıkrası uyarınca “Suçun, sıvı veya gaz hâlindeki enerji hakkında ve bunların nakline, işlenmesine veya depolanmasına ait tesislerde işlenmesi halinde, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu fiilin bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, ceza yarı oranında artırılır ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.”

“Madde 143- (1) Hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır”.

Gece vaktinden anlaşılması gereken TCK’nın 6/1-e bendinde açıklanmıştır. Buna göre “Gece vakti deyiminden; güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi” anlaşılmalıdır.

“Madde 144- (1) Hırsızlık suçunun;

  1. Paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde,

  • Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla,

İşlenmesi halinde, şikayet üzerine, fail hakkında iki aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.”

 “Madde 145- (1) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/16 md.) Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir”.

“Madde 146- Hırsızlık suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi halinde, şikâyet üzerine, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. Ancak malın suç işlemek için kullanılmış olması halinde bu hüküm uygulanmaz”.

TCK’nın 142’nci maddesinin 5’inci fıkrası uyarınca “Hırsızlık suçunun işlenmesi sonucunda haberleşme, enerji ya da demiryolu veya havayolu ulaşımı alanında kamu hizmetinin geçici de olsa aksaması hâlinde, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre verilecek ceza yarısından iki katına kadar artırılır”.

ilgili yargıtay kararları
KULLANMA HIRSIZLIĞI SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 03.05.2016 TARİHLİ VE 1076-235 SAYILI KARARI
NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 20.06.2017 TARİHLİ VE 733-341 SAYILI KARARI
NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 07.02.2019 TARİHLİ VE 770-74 SAYILI KARARI
NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 27.06.2019 TARİHLİ VE 202-506 SAYILI KARARI
NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 16.01.2018 TARİHLİ VE 1-5 SAYILI KARARI
NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 11.04.2019 TARİHLİ VE 83-308 SAYILI KARARI
NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 17.01.2017 TARİHLİ VE 517-3 SAYILI KARARI
NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 07.11.2017 TARİHLİ VE 968-460 SAYILI KARARI
NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 06.10.2015 TARİHLİ VE 208-304 SAYILI KARARI
NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 28.02.2017 TARİHLİ VE 833-115 SAYILI KARARI
NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 24.10.2017 TARİHLİ VE 485-426 SAYILI KARARI
NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 05.12.2017 TARİHLİ VE 474-519 SAYILI KARARI
NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 13.02.2018 TARİHLİ VE 446-37 SAYILI KARARI
NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 15.11.2018 TARİHLİ VE 59-534 SAYILI KARARI
NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 07.02.2019 TARİHLİ VE 796-79 SAYILI KARARI
NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 02.04.2019 TARİHLİ VE 296-269 SAYILI KARARI
NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 22.01.2019 TARİHLİ VE 810-37 SAYILI KARARI
HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 29.09.2015 TARİHLİ VE 405-294 SAYILI KARARI
HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 05.12.2017 TARİHLİ VE 58-518 SAYILI KARARI
HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 16.01.2018 TARİHLİ VE 588-6 SAYILI KARARI
HIRSIZLIK SUÇU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 10.04.2018 TARİHLİ VE 985-158 SAYILI KARARI

Hırsızlık suçunda muhakkak bir ceza avukatıyla iletişime geçilmelidir.

Kategoriler
CEZA HUKUKU

GÖREV/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 03.04.2018 TARİHLİ VE 1078-141 SAYILI KARARI

Sulh ceza mahkemesince sanığın tehdit suçundan TCK’nın 106. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi uyarınca mahkûmiyetine karar verilmesinden sonra, temyiz incelemesinden önce 28.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’la sulh ceza mahkemelerinin kaldırılması nedeniyle, Özel Dairece eylemin TCK’nın 106/2-c maddesinde düzenlenen nitelikli tehdit suçunu oluşturabileceğinin belirlenmesi durumunda, delilleri değerlendirme ve suçu nitelendirme görevinin asliye ceza mahkemesine ait olduğu gerekçesiyle bozularak dosyanın görevli mahkemeye tevdi edilmesine karar verilmesi yerine görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinden bahisle bozulması isabetsizdir.

Kategoriler
CEZA HUKUKU

GÖREV/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 06.10.2015 TARİHLİ VE 441-301 SAYILI KARARI

Özel Dairece hükmün, mahkemenin görevsiz ya da yetkisiz bulunması nedeniyle bozulması halinde, dosyanın doğrudan görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesine karar verilecek, yargılamaya görevli ve yetkili mahkemede devam olunacaktır. Bu durumda kararı bozulan mahkeme, bozma sonrasında yargılama yapamayacağından ilk hükmünde direnme kararı da veremeyecektir. Dosyanın kararı bozulan mahkemeye gönderilmesi durumunda da Yerel Mahkemece önceki hükümde direnilmesi imkan dahilinde olmayacaktır. Aksi hâlde, dosya ilk hükmü veren mahkemeye gönderildiğinde direnilebilecek, görevli ve yetkili bulunduğu belirtilen mahkemeye gönderilmesi hâlinde ise direnilemeyecek ve eşitsizlik doğacak, bu durum kanun koyucunun amacına açıkça aykırı olacaktır. Bu nedenle, mahkemenin görevli bulunmaması nedeniyle yapılan bozma kararlarına karşı Yerel Mahkemelerin direnme hakkı olmayıp, bozmaya uymaları zorunludur.

Kategoriler
CEZA HUKUKU

GÖREV/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 07.11.2017 TARİHLİ VE 113-458 SAYILI KARARI

Yargıtay Daireleri arasındaki görev ilişkisinin, adli yargı ilk derece mahkemeleri arasında var olan ve kamu düzenine ilişkin bulunan görev ilişkisi niteliğinde olmayıp, 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 6545 sayılı Kanun’la değişik 14. maddesindeki düzenlemeden de anlaşılacağı üzere idari nitelikte iş bölümü ilişkisi olduğu, dolayısıyla ceza daireleri ile ilgili “iş bölümü”nün, Yargıtayın iç düzenini ilgilendirdiği ve tarafların takip ve denetimine konu olamayacağı, bu durumda, Özel Dairece yapılan ilk derece yargılamasında verilen görevsizlik kararı aleyhine başvurulacak kanun yolu bulunmadığından, Yargıtay 5. Ceza Dairesinin sanıklar müdafilerinin temyiz taleplerinin reddine ilişkin ek kararı usul ve kanuna uygundur.

Kategoriler
CEZA HUKUKU

GÖREV/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 09.05.2017 TARİHLİ VE 469-260 SAYILI KARARI

Merci tayini yoluyla görev uyuşmazlığının çözümlenmesi sonucunda, dosyanın gönderildiği mahkemece verilen kararların temyiz incelemesi sırasında, görev konusu tekrar gündeme gelemez. Aksi durumun kabulü yargılamaların gereksiz yere uzamasına ve makul sürede yargılanma hakkının ihlaline neden olacaktır. Bu itibarla 10.06.1942 tarihli ve 26-16 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının hâlen geçerliliğini koruduğu kabul edilmelidir.

Kategoriler
CEZA HUKUKU

RE’SEN GÖREV KARARI VE GÖREVDE UYUŞMAZLIK/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 13.12.2018 TARİHLİ VE 402-644 SAYILI KARARI

Katılanı telefonla arayıp kendisini başçavuş olarak tanıtan bir şahsın kimlik numarasının bir olayda kullanıldığından bahisle katılandan kontör istediği, katılanın sanıkların sahibi olduğu büfeye giderek 515 TL değerinde kontör aldığı, kontörlerin parasını telefondaki şahsın göndereceğini düşünen katılanın sanıklara kontörlerin parasını veremediği, bunun üzerine sanıkların katılanı yakasından tutup, zorla büfenin deposuna soktuktan sonra tekme, tokat ve sopayla darbetmek suretiyle vücudunda kemik kırığı oluşturacak şekilde katılanı yaraladıkları iddiasıyla kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçlarından cezalandırılmaları talebiyle açılan kamu davasında; sanıkların neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçuna konu eylemlerini, yağma suçunun daha az cezayı gerektiren hâli olarak TCK’nın 150. maddesinde düzenlenen hukuki bir ilişkiye dayanan alacaklarını tahsil amacıyla gerçekleştirip gerçekleştirmediklerinin değerlendirilmesi bakımından Yerel Mahkemece görevsizlik kararı verilip dosyanın üst dereceli ağır ceza mahkemesine gönderilmesi yerine yargılamaya devamla hüküm kurulmasında isabet bulunmamaktadır.

Kategoriler
CEZA HUKUKU

GÖREVSİZLİK KARARI VERİLMESİ GEREKEN HAL VE SONUCU/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 18.12.2018 TARİHLİ VE 931-653 SAYILI KARARI

Sanığın, daha önceden ele geçirip üzerine kendisine ait fotoğrafı yapıştırdığı sürücü belgesini ibraz ederek kiraladığı aracı gününde iade etmeyip Mersin ilinde terk ettiği ve söz konusu aracın kira bedelini de ödemediği olayda; sürücü belgesinin kaynağı itibarıyla toplumda güven duygusu oluşturması ve bu güven duygusunun dolandırıcılık suçunun işlenmesini kolaylaştırması nedenleriyle sanığın eyleminin TCK’nın 158/1-d maddesinde düzenlenen nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturup oluşturmayacağının tartışılıp değerlendirilmesi görevi 5235 sayılı Kanun’un 12. maddesi uyarınca ağır ceza mahkemesine aittir.

Kategoriler
CEZA HUKUKU

GÖREVLİ OLMAYAN HAKİM VEYA MAHKEMENİN İŞLEMLERİ/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 14.03.2019 TARİHLİ VE 465-209 SAYILI KARARI

Sanığın eyleminin TCK’nın 134/1-2. cümlesi kapsamındaki özel hayatın gizliliğini ihlal ve/veya TCK’nın 132/3-1. cümlesi kapsamındaki haberleşmenin gizliliğini ihlal suçlarını oluşturup oluşturmayacağının tartışılıp değerlendirilmesinin gerekmesi, bu suçlara ilişkin davalara bakma görevinin ise eylem tarihi gözetildiğinde o tarih itibarıyla yürürlükte bulunan 5235 sayılı Kanun’un 11. maddesi uyarınca asliye ceza mahkemesine ait olması, 5271 sayılı CMK’nın 7. maddesi uyarınca da yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hâkim veya mahkemece yapılan işlemlerin hükümsüz olması karşısında sulh ceza mahkemesince 5271 sayılı CMK’nın 4 ve 5. maddeleri uyarınca görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla hüküm kurulması isabetsiz olduğundan 1412 sayılı CMUK’un 308. maddesi gereğince mutlak kanuna aykırılık oluşturan söz konusu hâlden dolayı Özel Dairece hükmün bozulmasıyla yetinilmesi gerektiği, CMK’nın 7. maddesi uyarınca görevli olmayan sulh ceza mahkemesince yapılan işlemlerin hükümsüz olması nedeniyle bozmadan sonra görevli asliye ceza mahkemesince yenilenmesi mümkün işlemlerin yeniden yapılması diğer bir deyişle yeniden yargılama yapılması ve eylemin hangi suçu ve/veya suçları oluşturup oluşturmadığının tartışılıp değerlendirilmesi zorunluluğu bulunduğundan 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesi uyarınca “Yapılan yargılama sonunda yüklenen fiillerin kanunda suç olarak tanımlanmamış olduğu anlaşıldığından, sanığın CMK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraatine” denilerek davanın esasına hükmedilmek suretiyle düzeltilerek onama kararı verilemeyeceği kabul edilmelidir.

Kategoriler
CEZA HUKUKU

HAKİMİN DAVAYA BAKAMAYACAĞI HALLER/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 01.12.2015 TARİHLİ VE 337-434 SAYILI KARARI

Dosyaya tebliğname düzenleyen Yargıtay Cumhuriyet savcısının Özel Dairesinde aynı işin temyiz incelemesine üye sıfatıyla iştirak etmesi CMK’nın 22/1-g maddesi uyarınca hâkimin davaya bakamayacağı hâllerden olup, Anayasa’nın 90. maddesi uyarınca bir iç hukuk normu haline gelen AİHS’nin 6/1. maddesinde düzenlenen “adil yargılanma hakkı”nın ihlali niteliğindedir.

Kategoriler
CEZA HUKUKU

HAKİMİN REDDİ SEBEPLERİ VE RET İSTEMİNDE BULUNABİLECEKLER/YARGITAY CEZA GENEL KURULUNUN 05.06.2018 TARİHLİ VE 880-270 SAYILI KARARI

Eşlerden birinin düzenlediği iddianame ile açılan davada diğer eşin hâkim sıfatıyla yargılama yapması ve karar vermesinin, başlı başına adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğuracak şekilde objektif ve subjektif anlamda tarafsızlık ilkesini zedelemediği kabul edilmelidir.